9. Sınıf: Türk Dili ve Edebiyat - 4. Ünite : Masal/Fabl - Masal/Fabl Çeşitleri ve Özellikleri - Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Mekân, genellikle gerçek dışı ülkelerdir. Olayların geçtiği ülkelerin sayısı fazla değildir, genellikle olaylar “memleketin birinde” geçer. İstanbul, Halep, Erzurum, İsfahan gibi şehirler geçse de bunlar sadece birer isimden ibarettir. Hint, Hindistan, Mısır, Şam, Çin-Maçin, Yemen, Kaf Dağı, Yedi Derya Adası, periler ülkesi, körler ülkesi, hayvanlar ülkesi gibi belirli ülkeler kullanılır. Az da olsa çevre betimlemeleri vardır fakat bu betimlemeler gerçeğe değil hayallere dayanır. Gerçek hayatta rastlanması imkânsız saraylar, bahçeler, ırmaklar ve şehirlerden bahsedilir.
• “Düğün kurulup kırk gün, kırk gece düğün yapılıp muratlarına ererler.”
• “Gökten üç elma düştü: Biri söyleyene, biri dinleyene, biri de bana.”
• “Onlar orada safa sürsünler, ben de bıraktım geldim.”
• “Onlar yedi, içti, dünyadan göçtü; siz de yiyin için, dünyada safa sürün.”
• “Onlar burada kavuşurlar, murat alıp murat verirler.”
• “Onlar orada cefada, biz burada safada...”
ÖKÜZÜ KISKANAN KURBAĞA
Bir gün bir öküz görür kurbağa;
Hayran olur boyuna bosuna.
Döner bir de kendine bakar: Yumurta kadar.
İmrenir, o da onun gibi olmaya kalkar.
Ikınır, şişer, bağırır, öter;
Bir yandan da hep: “ Baksanıza, der.
Yetmez mi? Ha? Olmadım mı hâlâ onun kadar?”
“ Ne gezer!” derler. “ Peki, şimdi?” “ Hayır.” “Ya şimdi?”
“Yaklaşmadın bile!” derler. O vakit bizimki
Bir ıkınır, çatır çatır çatlar
Cırcır böceği çaldı saz
Bütün yaz,
Derken kış da geldi, çattı,
Seninkinde şafak attı.
Baktı ki yok hiç yiyecek
Ne bir sinek ne bir böcek,
Kalktı, karıncaya gitti;
Yandı yakıldı âh etti.
Üç beş buğdaydan ne çıkar,
Gelecek mevsime kadar,
Birkaç tane borç istedi.
“İnayet buyurun.” dedi.
“Yemin billâh ederim,
Eylüle kalmaz öderim.
(I) Masalın kişileri belli bir tarih anında, belli bir yerde yaşamış olan bir topluluğun fertleri değil de, bir padişah, bir tüccar, bir kocakarı... gibi yersiz adsız kişilerdir... (II) Bazı bazı kişinin bir adı varsa, bu sadece anlatmayı kolaylaştırsın diye verilmiş ya da sahibinin bir özelliğini, bir halini belirtmek üzere takılmıştır: Sitti Nusret, Keloğlan, Altın Toplu Sultan... gibi. (III) insanların yerini kimi masallarda aslan, tilki, horoz... gibi hayvanlar alır ya da maceralarına devler, periler, ejderhalar... gibi dünyamız üstünde gerçekten yaşamamış ve yaşamayacak olan tabiatüstü varlıklar katılır. (IV) Masalların kendine göre bir mantığı, peşin olarak kabul edilmiş imkânları vardır. (V) Hayvanlar konuşur, bazıları kılık değiştirip insan oluverirler, kimi insanlar da hayvan kılığına girerler, varlıklar ve olaylar alıştığımız ölçülerin dışına çıkabilirler.
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde kalbur saman içinde, cinler cirit oynar eski hamam içinde. Deve tellâl iken, sinek berber iken eski hamamın tası yok; yeni hamamın kubbesi; peştamalın ortası, bu yalanın ötesi yok. En iyisi gidip yatmalı sırt üstü, böyle biter bu dünyanın derdi; kadının fendi erkeği yendi. O olmadı, bu olmadı; Ayşeciğin donu fistanına uymadı; yedi iklim dört cihan duydu da bizim pire cenapları duymadı. Nihayet götürdüler cellâda. Bir vurdu, bir daha vurdu cellât, imdat imdat! Vurdu durdu, durdu vurdu, vurdu durdu derken sabah oldu erken. Sonra pire başladı ağlamaya, deve başladı uçmaya. Duyan oldu bunu, duymayan oldu bunu. Fakat ben gözlerimle gördüm. Şöyle kanat çırptı deve, bir daha çırptı, havalanıverdi.