12. Sınıf: Türk Dili ve Edebiyat - 2. Ünite: Hikaye - Mili Edebiyat Dönemi Hikayesi Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Türk Kalbi adlı hikâyede yazar-anlatıcı, Baykal’ın ötelerinden Türk illerinden gelen genç bir delikanlıyla tanışır ve kısa sürede aralarında bir dostluk oluşur. Beş yıl süren bir ayrılıktan sonra Bursa’da tekrar karşılaşırlar. Askerî okulda öğrenci olan delikanlı onu evine götürür. Memleketinden gelen ninesiyle tanıştırır. Aradan üç yıl geçtikten sonra yazar-anlatıcıya delikanlıdan bir mektup gelir. Cephede ağır bir şekilde yaralandığını yazan delikanlı, yazar-anlatıcıdan ninesine bakmasını ister. Torunun öldüğünü öğrenen nine, yeni torunlar yetiştirip cepheye göndermek için memleketine dönmeye karar verir.
----- ile birlikte müstakil bir edebî tür özelliği kazanan klasik hikâye, aynı zamanda bizzat yaşanılan hayattan çıkarılan gözlemlere, tecrübelere yaslanan bir gerçekçiliği ele almaktadır. ----- dışında kalan hikayecilerin benimsediği Maupassant tarzı, hikâyenin dil ve teknik acısından gelişmesini ve geniş kitlelerin bu türü sevip benimsemesini sağlar.
Refik Halit Karay, gazetelerde çevirmen olarak yazı hayatına başlamış, mizah dergilerinde yazmış ve bu yazılar yüzünden iki defa sürülmüştür. Bu sürgünlüklerini iki hikâye kitabının konusunu oluşturur. Anadolu'daki sürgünlüğü sırasında ----- yazan sanatçı, Millî Mücadele aleyhindeki yazıları dolayısıyla yurt dışına sürüldüğünde Beyrut, Halep dolaylarında yaşadı ve buram buram memleket hasreti kokan ----- yazdı.
Hatice Hanım, çok genç yaşta dul kalmış zengin bir hanımcağızdı. Başlıca merakı temizlikle namusluluktu, Göztepe’deki köşkünü hizmetçi Eleni ve evlatlığı Gülter ile her sabah beraber temizler, aşçısı Mehmet’i her gün tıraş ettirir, zavallı Bolulu oğlanı tepeden tırnağa kadar beyazlar giymek zorunda bırakırdı. Eleni de, Güller de son derece namusluydular.
Kileri kilitlemezdi. Paraları meydanda dururdu. Hele Mehmet’in namusuna diyecek yoktu. Konuşurken gözlerini kaldırıp insanın yüzüne bile bakmazdı. Hatice Hanım, köşkten hiçbir yere çıkmadığı için işi gücü adamlarını denetlemekti.
Sürekli odaları dolaşır, tavan arasına çıkar, mutfağa inerdi. Derdi ki:
- Benim gibi olun! Ben kimseyle görüşüyor muyum? Sakın siz de komşuların hizmetçileriyle, uşaklarıyla konuşmayın.
Millî Edebiyat hareketi içinde hikâye türünde eser veren yazarların hemen hepsi roman türünde de eserler vermişler, hatta bazıları daha çok romanları ve romancılıklarıyla tanınmışlardır. Bu yazarlardan sadece ----- ve ----- bir iki deneme dışında sanatını bütünüyle hikâyeye adamış iki önemli yazarımızdır.
Bir Türk şairi, bir gün bana, bilmem hangi Fransız sanatçısının bir kurt parçasını anlatmıştı. Bunu Türkçe bir şiir olarak yazacaktı. Her gün bu kurt masalının yayımlanmasını bekledim. Çıkmadı. Anladım ki şair, benim gibi, anlattığı konulan elinden, kalbinden çıkarıyor. Bir daha onlardan güzellik yaratamıyor. Fakat bu ormanları, avcıları, ay ışığı, ağaçlan, kurtlan ve av borularıyla o kadar şiir ve hayat çerçevesindendi ki bu kurdu tanıyor ve seviyor gibiydim. Nihayet başım boş ve içim sınırsız bir sıkıntı içinde, deniz altın bir ışıkla dümdüzken kurt hülyasına daldım. Birdenbire istedim ki Karacaahmet mezarlıkları karşısında harabe hâlinde bir küçük evin küçük bir çocuğu olayım...