9. Sınıf: Türk Dili ve Edebiyat - 3. Ünite : Şiir - Söyleyici ve Okuyucu - Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
“Aşağıda verilen cümleler şair ile şiir arasındaki ilişkilerden bahsetmektedir.”
Şairlerin de kunduracılar, marangozlar, yapı ustaları gibi ustaları vardır. Bu yüzden şairler yine şairlerle büyür. Başlangıçta bu durum geniş alana yayılır. Sonraları tek bir ozana indirgenir. Şeyh Galip, Necati’nin toprağına atar kancasını o toprağı birlikte sürmeye başlarlar. Elbette her biri kendi duvarına da çıkar.
Yanan alnım duvarda, sönen gözlerim camda,
Yuvamı çiçekledim, sen bir meleksin diye.
Senin için kandiller tutuştu kendisinden,
Resmine sürme çektim kandillerin isinden.
Saksıda incilendi yapraklar senin için,
Söylendi gelmez diye uzaklar senin için...
Gelmedin son hayal de yanıp kül oldu
Bu deruni kavgada kırılan gönül oldu
Şimdi menziller elem, yürek duman, sine çak
Devleri mahkum eden hayatım şimdi helak
Gelmedin yıldırımlar düştü hülyalarıma
Nasıl kıydın be zalim, masum rüyalarıma
Sana doğru her adım neden hep ölüm sunar
Seni her andığımda renk solar, desen yanar
Kimsesizim hasmım da yok hışmım da
Görünmezim cismim de yok resmim de
Dil üzmezim tek hece var ismimde
Barınağım gönül dönen yer benim
Bu dizeler Cemal Safi’nin Tek Hece Aşk adlı şiirinden alınmıştır
Dikilir köprü üzerine,
Keyifle seyrederim hepinizi.
Kiminiz kürek çeker, siya siya ;
Şıp diye geçer köprünün altından;
Kiminiz düdüktür, öter;
Kiminiz dumandır, tüter;
Ama hepiniz, hepiniz...
Hepiniz geçim derdinde.
Bir ben miyim keyif ehli içinizde?
Bakmayın, gün olur, ben de
Bir şiir söylerim belki sizlere dair;
Elime üç beş kuruş geçer;
Karnım doyar benim de.
Orhan Veli, Galata Köprüsü
Şiirde konuşan şairin,
I. Sesini ve söyleyişini emanet ettiği kişi ya da varlıktır.
II. Divan şiirinde şairlerin kullandığı takma addır.
III. Halk şiirinde şiirde konuşan kişi veya söyleyiciye verilen addır.
Dikkat ediyor musunuz? Son zamanlarda uzun şiire doğru bir akım göze çarpıyor. Yine şu son zamanlarda, geçen yıllara bakarak şiirimizde, demeye dilim varmıyor, adeta bir zayıflama, bir yavaşlama görülüyor. Acaba ikisi arasında bir bağlantı var mı dersiniz? Öyle olmasından korkuyorum. Şiirin bizi doyurması için her mısranın güzel olması, hiçbir yanında kusur bulunmaması lazım. Halbuki on mısralık şiirde gösterilen başarıyı yüz mısralık bir şiirde elde etmek değme babayiğidin harcı olmasa gerek. Belki mümkündür ama, o türlü bir şiire on misli zaman harcamak şartıyla. Halbuki çok kere, uzun yazmaya alıştı mı şairin -ne hikmettir- daha bol eser vermeye başladığının, kendini kolaylığa kapıp koyverdiğinin örnekleriyle dolu çevremiz.