7.Sınıf : Türkçe - 1. Ünite : Sözcükte Anlam - Ünite Tekrar Testleri - Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Selin : Uzun zamandır görmediği arkadaşını görünce ağzı dili tutuldu.
Merve: Bu maçı kaybedersek bizimkilerin dilinden kurtulamayız.
Zehra : Halk dilinde kurtboğan otu olarak bilinmektedir.
Elif : “Tatlı dil, yılanı deliğinden çıkarır.” sözüne sonuna kadar katılıyorum.
Esma, yakınlarını ve dostlarını çok sevmektedir. O, önemli ve yapılması güç işleri akrabası, yakınları ve yandaşlarından güç alarak daha kolay yapmaktadır. Kısaca; yakınlarının varlığı Esma’ya güç vermektedir. Esma, onların yardım ve desteği olmadığı zaman maddi ve manevi kendini güçsüz hissetmektedir.
Sözcüklerin zaman içinde farklı nedenlerle değişik durumlar için kullanılması, bir sözcüğün birden fazla anlam taşımasına neden olmuştur. Bu duruma çok anlamlılık diyoruz. Örneğin “okutmak” sözcüğü “Şu çayları al da sokaktakilere okut.” cümlesinde “satmak” anlamında; “Ailemin gücü yetmedi beni okutmaya.” cümlesinde ise “öğrenim görmek” anlamında kullanılmıştır.
Buna göre,
I. Üç gündür yana yana aradığım Türkçe ders kitabımı acaba nerede bıraktım?
II. Eşinin eline tutuşturduğu çantayı kimseye göstermeden kenara bırakmaya yeltendi.
III. Yağmur yağdığından misafirlerimizle yapacağımız şehir turumuzu başka bir güne bıraktık.
IV. İstanbul’da kazandığı paranın yüklü bir kısmını, ileride ihtiyaç olur diye bankaya bıraktı.
V. Rahmetli dedemin torunlarına bıraktığı tarlalar, ilgisizlik sebebiyle ekilip dikilmiyor.
Önce biraz kar serpiştirdi, gıcırdayarak açılan camlı kapıdan içeri buz gibi rüzgârla birlikte. Ardından dahâkî paltosunun yakaları arasında kaybolmuş gibi görünen genç bir adam girdi aceleyle. Acelesinin hem bir an evvel ısınmak hem de içeridekileri üşütmemek için olduğunu bir tek kendi biliyordu. Dışarıdaki soğuk inanılmazdı onun için. Bir haftadır buradaydı ama hâlâ alışamıyordu. Çok zaman önce bir kez yaz ortasında geldiği Ankara’nın kışının bu kadar soğuk olabileceğini tahmin bile etmemişti. İçeri girince yaptığı ilk iş, sobaya yaklaşmak oldu herkes gibi. Üzerinde biriken karları silkeledi, etrafa sıçratmamaya özen göstererek. Hızlı göz hareketleriyle çevresine bakındı. Az evvel gayriihtiyari şekilde kapıya ve onun üzerine yönelmiş bakışlar, kendi masalarına dönmüştü artık. Kaldıkları yerden devam ediyordu insanlar oyunlarına. Kalabalık, sıcak ve dumanlı bir kahvehaneydi burası.
• Annesinin şerbetini lıkır lıkır içen çocuk doğruca top oynamaya gitti.
• Toplum içinde paldır küldür davranışlar sergileyen birisiydi.
• Sokağın sağ yanında ufak tefek bir adam mendil satıyordu.
• Üniversite adayları okuyacakları bölümleri enine boyuna araştırır.
Seyredenler ve yarışanlar mutsuz olunca, spor estetik güzelliğini yitirince, seyir hazzı vermediği gibi stres ve gerginlik yaratır. Tüm bu gelişmelerde, katılımcı ve seyircilerin ait oldukları toplumun kültür seviyesi ve eğitimi sporun olumsuz yöne kaymasını engeller. Futbol, voleybol, basketbol, güreş, yelken yarışları gibi bireysel ve grup sporları, “Ödül Sonuçlu” spor kapsamında sayılabilir. Atletizm ve yüzme kendi içinde çok çeşitli ve renkli performanslar içerir. Bütün bu geniş kapsamlı etkinlikleri yönetecek sosyal, ekonomik düzenlemeler, temel prensipler söz konusudur. İşte özellikle bu konuda da eğitim ve kültür devreye girer, girmelidir. Eğitim ve kültür; sporu ilerletir, geliştirir ve evrensel bir değer hâline getirir.
Bu cümledeki sözcüklerle ilgili,
I. “Mutlu” sözcüğünün zıt anlamlısı kullanılmıştır.
II. Biri anlamlı biri anlamsız sözcükle kurulan ikileme vardır.
III. “Renkli” sözcüğü mecaz anlamda kullanılmıştır.
IV. Nicel anlam özelliği taşıyan bir sözcüğe yer verilmiştir.
Yağmuru seviyorum diyorsun, Yağmur yağınca şemsiyeni açıyorsun... Güneşi seviyorum diyorsun, Güneş açınca gölgeye kaçıyorsun... Rüzgârı seviyorum diyorsun, Rüzgâr çıkınca pencereni kapatıyorsun... İşte, bunun için korkuyorum; Beni de sevdiğini söylüyorsun...
Mısra nedir? Bir tanımı yok mu onun? Bence yok!. Olsa olsa sezilmesi var, şiiri tekilleştirmesi, kolay ustalıklara araç olması, çağdaş anlayışın gerisinde kalması var. Mısra da sağduyu gibi bir şey... Sağduyu ise Aynştay’ın anlayışına göre, “insanın on sekiz yaşına gelmeden önce zihnine yerleşen ön yargıların tortusu” ndan başka bir şey değil. İşte mısra da sağduyu gibi, beğeni eğilimi, töre anlayışı gibi, bize önceden aşılanmış bir ön güzellik duygusudur.
Aşağıda bazı sözcüklerin anlamları ve bu sözcüklerin verilen anlamlarıyla kullanıldıkları cümleler verilmiştir. Bu sözcükleri cümlelerin içinden bularak bulmacanın satırlarına yazınız.
Anlamlar ( Soldan Sağa )
I. Boşuna ve çok miktarda harcamak, israf etmek
II. Küçük yaşta eve alınıp yetiştirilen kimse
III. Ağızdan ağıza dolaşan, kesinlik kazanmayan haber, rivayet
Cümleler
• “Har vurup harman savurmak” deyimi ile ilgili kompozisyon yazacağız.
• Küçük yaşta evlatlık verilen kız çocuğu, öz annesini görünce gözyaşlarını tutamadı.
• Mahallede çıkan söylenti yüzünden evlerini taşımak zorunda kaldılar.