12. Sınıf: Türk Dili Edebiyat - 3. Ünite: Şiir - Tanzimat Dönemi Şiiri Test Soruları - Test Çöz - 2023 Yeni MEB Eğitim Müfredatına Uygun Yeni Nesil Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Ziya Paşa’nın divan edebiyatına yaklaşımı Avrupa’dan dönüşüne kadar olumsuzdur. Hatta yazdığı makalesinde bu görüşünü dile getirmiştir. Fakat Avrupa dönüşünden sonra bu görüşleri divan edebiyatı lehine değişir. Bizim asıl şiirimizin divan şiiri olduğu fikrini benimser. Halk şiiri artık onun gözünde nehâk (eşek anırması) gibidir.
“Dahi-i Azam, Üstad-ı Azam" unvanlarıyla anılmaktadır. O, Türk şiirinde Recaizade Mahmut Ekrem'in kuramsallaştırdığımı pratiğe döken şairdir. Başka bir deyişle Türk şiirini Batılılaştırma konusunda kurallar öne sürmekten çok bunları, yazdığı şiirlerle örneklendirme yolunu seçmiştir. Hayal gücünün enginliği, duygularının zenginliği yönünden o, Tanzimat sonrası edebiyatımızın lirik şairleri arasında yer alır. Batı şiirine özgü doğa betimlemelerinin bizde ilk örneklerine onun Sahra adlı yapıtında rastlanır.
Abdülhak Hamit Tarhan’ın şehirli ve köylü ayrımını yaptığı, kır hayatıyla şehir hayatını kıyasladığı, romantiklerin-özellikle Rousseau’nun- etkisinde kalarak yazdığı şiiri, Türk edebiyatının ilk pastoral şiiri kabul edilir. Bu şiir aynı zamanda ottova-rimanın Hamit tarafından yeniden yorumlanan kafiye şekliyle yazılmıştır. Yani şiir; içerik ve biçim bakımından yenidir. Kaplan’a göre sanatçı, bu şiirinde yeni bir tabiat görüşüne yükselir.
I- grup
- Şinasi
- Ziya Paşa
- Namık Kemal
II- grup
I. Tanzimat birinci dönem sanatçılarından olmaları
II. Şiirde aruz ölçüsünü kullanmaları
III. Divan edebiyatı nazım biçimlerini kullanmaları
IV. Şiir, hikâye ve tiyatro türünde eser vermeleri
V. Toplumcu sanat görüşünü benimsemeleri
Batı etkisine giren şiirimizin uç beyidir. Fransız edebiyatından yaptığı Tercüme-i Manzume adıyla yayımladığı ilk şiir tercümelerinin yanı sıra Batılı tarzda kaleme aldığı eserleri ve yaptığı yeniliklerle “yeniliğin öncüsü’’ olmuş. Batı etkisindeki Türk edebiyatının temellerini atmıştır.
“Eyvah! Ne yer ne yar kaldı
Gönlüm dolu ah u zar kadı
Şimdi buradaydı gitti elden
Gitti ebede gelip ezelden
…
Her yer karanlık pür-nur o mevki
Mağrip mi yoksa makber mi yâ Râb!"
“Her güzel şey şiirdir: Ormanlarda kuşların hazin hazin ötüşü, derelerde suların latîf latîf çağlayışı hatta dağlarda kavalların garip garip aksedişi şiir olduğu gibi..." sözleriyle yeni yetişen gençleri heveslendirmek ve yüreklendirmek için yazdığı takrizlerini bir araya getirdiği “Takrizat adlı eserinde de sanat ve edebiyat üzerine olan düşünceleri ortaya koymuştur.
Abdülhak Hamit Tarhan, Beyrut’ta ölen karısı Fatma Hanım'ın ölümü düzleminde kafasındaki birçok soruya cevap arar. Ölümü “metafizik bir ürperişin” tezahürü olarak görür. Bu bakımdan --- “bir mersiye değil, ölüm ve yokluk konularının ele alındığı felsefi bir şiir”dir. Tanpınar’a göre bu eser “İman ile şüphe arasında bir boşlukta asılmış olmanın ürpermesi; bu ürpermenin çok gelişigüzel fakat tabiatı itibariyle zengin doğmuş çocuğudur.”