10. Sınıf : Türk Dili ve Edebiyatı - 5. Ünite : Roman - Tanzimat Romanı Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
“Romandan maksat güzerân etmemişse bile güzerânı imkân dâhilinde olan bir vakayı ahlak ve âdât ve hissiyât ve ihtimalâta müteallik her türlü tafsilatıyla birlikte tasvir etmektir.” cümlesiyle romanı tanımlayan ......... , edebiyatımızda sanatkârâne üsluba dayalı romanın öncüsüdür. Edebiyatımızda edebî romanın yerleşmesini sağlamıştır.
Erbâb-ı mütalâa meyânında bu kadar saadeti Râkım için çok görenler varsa, zulmetmiş olduklarını kendilerine ihtar ederiz. Siz bu iki fikrin hangisini tasvib edersiniz? Hele biz Râkım’ı tasvib ederiz. Ne zannetiniz ya? Rica ederiz, Cânân’ı öyle bir yılışık âşüfte zannetmeyiniz. Râkım’ın icra eylediği Kâğıthâne âlemini beğendiniz mi? Şu sualimizi abes görmeyiniz. Zira bu suretle edilen teferrüçleri çok kimseler beğenmez. Evet, alafranga âlemin bu gibi ahvâlinden malumâtınız yoksa size o malumâtı da verelim. Mihriban Hanım’ı hiç hatırınıza getirdiğiniz var mı? Ne dersiniz yahu? Mihriban Hanım, kadın bir karı çıktı be. Gidemiyek ki gitsin. Korkarız paralar. Korkacağınıza dinleyiniz. Adam, bırak şu herifi be. Nasıl bırakırız? Hikâyemizin nısfına müşterek olan bu zatı nasıl terk ederiz. Ne o şaştınız mı? Hey kardeşim hey, içinizde Râkım halinde büyümüş adam varsa sây-ı dest olarak ilk kazandığı paraya ne kadar sevinmiştir, hatırlasın...
Muhadarat, Türk edebiyatının ilk kadın romancısı kabul edilen ........ en ünlü eseridir. Halit Ziya Uşaklıgil’in sekiz yıl sonra yayımlayacağı Aşk-ı Memnu ile dikkate değer bir benzerlik taşır. Roman tekniği, anlatım, karakterlerin işlenişi bakımından Aşk-ı Memnu'ya yaklaşamaz. Böyle iken, Muhadarat’ı Tanzimat romancılığımızda bir aşama saymak zorunluluğunu duyarız. Bir üvey ananın, üvey çocuklarını mutsuz kılan zulmünü anlatır. Eserin özeti şöyledir: Sai Efendi, otuz beş otuz altı yaşlarındadır. Karısının ölümü üzerine ikinci kez evlenir. Calibe adındaki bu kadın, kendisinden on yedi yaş küçüktür. Parası için evlenmiştir. Zengin konağın hanımı olunca, tıbbiye öğrencisi olan amcaoğlu Süha ile aşk yaşar. Bu gizli aşk, Sai Efendi ailesinin felaket kaynağı olur.
Türk dili üzerine yaptığı araştırmaları, ansiklopedi ve sözlük tarzındaki çalışmalarıyla tanınan ..... , 1872 yılının sonuyla 1873 yılının başlarında üç cüz halinde yayımladığı ..... adlı romanıyla ilk ..... roman örneğini vermiştir. Roman, halk hikâyesi geleneğinden izler taşır. Romanın adı bile Kerem ile Aslı, Leyla ile Mecnun ve Yusuf ile Züleyha gibi geleneksel hikâye ve mesnevileri çağrıştırır niteliktedir. Eserde, görücü usulüyle evliliğin ve kölelik sisteminin eleştirilmesi başlıca konulardır. Otuz bölümden oluşan romanda her bölüme ayrı bir ad verilmiştir.
Hace-i Evvel unvanı verilen yazar, bir yerde kendisine yöneltilen, “ Sizin eserleriniz arasında edebî olanlar hangileridir?” sorusunu şöyle cevaplandırır: “Ben edebî sayılabilecek hiçbir eser yazmadım. Çünkü benim eserlerimin çoğunu yazdığım sıralarda, memlekette edebiyattan anlamayanlar nüfusumuzun bilâmübalağa yüzde doksanını teşkil ediyordu. Benim emelim de ekseriya, ekseriyete hitap etmek, onları tenvire, onların dertlerine tercüman olmağa çalışmaktır. Zaten “edebiyat” yapmağa ne vaktim, ne de kendim müsait değildi.”
• “Bundan otuz beş sene kadar mukaddem bir zamanda Şehzadebaşı’nda Canbert isminde bir zat var idi. Bilmem bilir misiniz?” (Çengi)
• “Ne o? şaştınız mı? Hey kardeşim hey! İçinizde Râkım hâlinde büyümüş adam varsa baksın, sa’y-i dest olarak ilk kazandığı paraya ne kadar sevinmiştir, hatırlasın.” (Felatun Bey ile Râkım Efendi)
• “Ah ey kâri! Hayalen değil, hakikaten dahi imkân mutasavver olabilse idi de sizi şu yazıhanenin karşısındaki yaldızlı, nazik iskemlenin üzerine oturtsa idim; Hanım’ın yazı yazışını oradan temaşa etse idiniz.” (Taaffüf)
........ “serüven, macera” anlamına gelen ve 1887 yılında yayımlanan ....... adlı romanı, romantizmden realizme geçişte bir köprüdür. Eserde romantizmin özellikleri ağır basar. Eser, edebiyatımızda bütünüyle “esaret” temasını işleyen ilk romandır. Eser, Dilber adındaki bir esir kızın acıklı yaşamını realist (gerçekçi) bir tarzda anlatır. Bazı edebiyat araştırmacıları Dilber’le bir bakıma yazarın annesinin benzerliğini ortaya koyar, çünkü sanatçının babası Mısır’da görev yapmış ve yazarın annesini köle olarak alıp daha sonra onunla evlenmiştir. Dilber’in köle olması ve sonunda kendisini Nil Nehri’ne atması bahsedilen yaşantıyla ilişkilendirilmiştir
Erbâb-ı mütalâa meyânında bu kadar saadeti Râkım için çok görenler varsa, zulmetmiş olduklarını kendilerine ihtar ederiz. Siz bu iki fikrin hangisini tasvib edersiniz? Hele biz Râkım’ı tasvib ederiz. Ne zannetiniz ya? Rica ederiz, Cânân’ı öyle bir yılışık âşüfte zannetmeyiniz. Râkım’ın icra eylediği Kâğıthâne âlemini beğendiniz mi? Şu sualimizi abes görmeyiniz. Zira bu suretle edilen teferrüçleri çok kimseler beğenmez. Evet, alafranga âlemin bu gibi ahvâlinden malumâtınız yoksa size o malumâtı da verelim. Mihriban Hanım’ı hiç hatırınıza getirdiğiniz var mı? Ne dersiniz yahu? Mihriban Hanım, kadın bir karı çıktı be. Gidemiyek ki gitsin. Korkarız paralar. Korkacağınıza dinleyiniz. Adam, bırak şu herifi be. Nasıl bırakırız? Hikâyemizin nısfına müşterek olan bu zatı nasıl terk ederiz. Ne o şaştınız mı? Hey kardeşim hey, içinizde Râkım halinde büyümüş adam varsa sây-ı dest olarak ilk kazandığı paraya ne kadar sevinmiştir, hatırlasın...
Romanlarında “sosyal fayda” veya kıssadan hisse çıkarma anlayışını benimseyen ..... , romanı mükemmel bir sanat eseri olarak değil fikirlerini aktarmak için bir “vasıta” olarak görmüştür. Bir romancıdan çok bir “ roman yazarı”dır. Dönemin yazarları arasında romanda psikolojik tahlile önem veren ilk yazardır. Kahramanlarının duygu ve düşüncelerini genellikle abartılı bir şekilde aktarmıştır. Kahramanları tek yönlüdür; iyiler daima iyi, kötüler daima kötüdür. Gerçekçi bir anlayıştan yana olsa da romanlarında akla aykırı birçok tesadüfe yer vermiştir. Romanlarında sanatkârane (edebî) bir üslup kullanmıştır. Biri tarihî, biri aile yaşamıyla ilgili iki romanı vardır.
Turfanda mı yoksa Turfa mı .......... roman türündeki eseridir. Romanda, olay Mansur Bey etrafında gelişir. “Turfa” sözcüğü eskiyi, “Turfanda” sözcüğü ise yeniyi temsil eder. Roman, eski-yeni çatışması üzerine kurulmuştur. Romanın kahramanı Mansur Bey yeniyi temsil eder, idealindeki her şeyi gerçekleştirmeyi düşünür. Yazar, bu romanında, toplumun o dönemdeki durumunu yansıtmakla kalmaz; yaşanmışlığın verdiği rahatsızlıkla, gözleme dayalı sağlam eleştiri örnekleri verir. Yazar; süssüz, özentisiz bir dille “millî roman” yazmak amacıyla konuyu işler.