12. Sınıf: Türk Dili ve Edebiyat - Test Çöz - Türkiye' nin en iyi test çözme sitesi. Online süreli ve puanlı yeni test soruları için sende sınıfını seç ve hemen test çözmeye başla.
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Dönemin sanatçılarından ------ , “Hikâye” adlı bir çalışmasında "Hikâye bir vakanın tasviri imiş! Hayır değil... Şimdi hikâye bir vakanın tasviri olmaktan ziyade bir hissiyat levhası ad olunuyor." diyerek modern öykü ve romanın kurallarını ortaya koymuştur. Bu çalışma edebiyatımızda öykü ve roman kuramı üzerine hazırlanmış ilk derli toplu kitaptır.
Tanzimat Dönemi’ndeki değişimler, doğal bir şekilde kentin sosyal yaşamını da derinden etkiledi. Özellikle Beyoğlu’nda yaşayan yabancıların hayat tarzı İstanbul halkı üzerinde etkisini gösterdi. Bu dönemde Beyoğlu, meyhaneleri, kahvehaneleri, tütüncü dükkânları ve tiyatrolarıyla eğlence merkezi hâline geldi. Rum, Ermeni ve Yahudi kızlan kantolar söylemekte; Beyoğlu’nun yanı sıra Şehzadebaşı ve Gedikpaşa'da da tuluattan çağdaş tiyatroya kadar bütün gösteriler kumpanyalarca sahnelenmekteydi. Toplumun eğlence alışkanlıklarıyla zevkleri de değişiyordu. Yalnızca saray çevreleri ve zenginler değii, orta hâili aileler de Batı tipi lüks tüketime yöneldi. Evlerin iç dekorasyonu değişti; masa, sandalye ve koltuk gibi eşyalar evlere girmeye başladı. Yine bu dönemde yazlık ve kışlık âdeti başladı. Tüm bu değişim, eserlerde de izlenir oldu.
I. Türk edebiyatında Dede Korkut Hikâyeleri, destandan hikâyeye geçişin ilk ürünü kabul edilir.
II. Ahmet Mithat’ın yazdığı Letaif-i Rivayet ilk hikâye örneklerinden birisi olarak kabul edilmektedir.
III. Mesneviler, Tanzimat’tan önce hikâyelerin yerini tutan türlerden biridir.
IV. Bu türün ilk sağlam ve güzel örneklerini Sami Paşazade Sezai’nin Küçük Şeyler adlı eserinde buluruz.
Tanzimat’tan Cumhuriyet Dönemi’ne kadar yazılan hikâyelerimizin genelinin;
I. Klasik bir giriş - gelişme - sonuç yapısına sahip olması
II. Toplumsal duyarlıkta belirgin bir mesaj taşıması
III. Belirli bir gerilim içinde gelişen olay örgüsüne sahip olması
IV. Zaman zaman şaşırtıcı ve beklenmedik bir sonla bitmesi
V. Akıp giden kronolojik bir zaman çizgisinin olması gibi özellikleri taşımaları yazarlarımızın Maupassant tarzı {olay hikâyesi) hikâyenin etkisinde olduğunu göstermektedir.
(I) Divan edebiyatımızın mesnevilerini, halk edebiyatımızın halk hikayelerini bir kenara bırakırsak Batılı anlamıyla öykü, bize Tanzimat edebiyatı ile gelmiştir. (II) Çeviri ile başlayan bu süreç, taklitler ile devam ederek gelişmiş ve kimliğini kazanarak günümüze gelmiştir. (III) Türk edebiyatında öykü alanındaki yerli ürünleri, Ahmet Mithat 1870'te basılan Kıssadan Hisse ve Letaif-i Rivayat adlı öykü kitapları vermiştir. (IV) Batılı anlamda ilk öykü örneklerini ise Küçük Şeyler adlı eseriyle Tanzimat'ın ikinci kuşak sanatçısı Sami Paşazade Sezai ortaya koymuştur. (V) Namık Kemal ve Şinasi ise yetkin öyküleriyle çıtayı ileri taşımışlardır.
Dediler ki evlat acısını ölçecek bir ölçü aleti yoktur. Bu da doğrudur; ama belki yalnız bir tek ölçü vardır: O acıyı kavrayıp kuşatan anılar ne kadar çok zengin ise, harcanan emekler ne kadar ağır ve bol, bunlardan ortaya çıkan sonuçlar ne kadar olgun ve mutlu ise duyulan acının ateşi de o oranda yakıcıdır. Analar ve babalar için çıkarılacak ibret dersi de buradadır: Çocuklarına fazla bağlanmasınlar, onlarla fazla sarmaş dolaş olmasınlar; her şeyi alın yazısının yazgısına ve onların varlıklarına errahmanirrahim korumasına bıraksınlar. Onları çok sevme. Ah! Acaba bu mümkün müdür? Her hâlde çok sevmek için çalışma, onlarla pek fazla uğraşma, kendi hâllerine bırak. Büyüsünler, serpilsinler daha çok kendi kendilerine yetişsinler.
Biz edebiyat âlemine girdiğimiz zaman artık ortada bir çığır, bir mektep kalmıştı. Yeni devir gelince bizden öncekiler bizim kalemimizde yaşamaya başlıyordu. Mensur şiir girdabına kapılıvermiştik. ‘Oh’lu, ‘ah’lı sütun sütun mensureler yazan aramızda çoktu. Bir taraftan yenilik diye tekellümi hikâyeye yol açılıyor, öbür taraftan serbest nazım revaç buluyordu. Derken Belçika şiiri yer tuttu, durgun sular, puslu havalar, hazan ve melal şiirleri bir modanın bütün dehşeti ve gülünçlüğü ile hüküm sürüyordu. Hâlâ şekil derdi, şekil devriydi. Hâlâ kelime oyunu yapıyorduk. Bir önceki ekolün tam bir devamı, Fransız edebiyatının sahte ve noksan bir taklidi idi. Henüz ortadaki edebiyatın dünkü edebiyattan farkı yoktu. Ortaya eser diye hiçbir şey koyamadık ve bugün çil yavrusu gibi dağılıverdik.
I. Muhsin Bey
II. Zavallı Kız
III. Letaif-i Rivayat
IV. Küçük Şeyler