12. Sınıf: Türk Dili ve Edebiyat - 2. Ünite: Hikaye - Tanzimat / Servetifünun Dönemi Hikayeleri Test Soruları - Test Çöz - 2023 Yeni MEB Eğitim Müfredatına Uygun Yeni Nesil Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
- Ahmet Mithat Efendi tarafından 1870 - 1895 yılları arasında yayımlanan seri hikaye, yirmi beş ciltten oluşur.
- Bu uzun hikayeleri romana yaklaşır.
- Tanpınar'a göre Türk okuyucusuna okuma alışkanlığı kazandıran Batılı tarzda ilk hikaye örneklerinden sayılır.
- Bu hikayeler, Ahmet Mithat'ın yazı kabiliyetini geliştirdiği gibi, romanları için de bir hazırlık mahiyeti taşımaktadır.
Şinasi'nin dilde yapmak istediği ayıklama ve ulaşmak istediği halk söyleyişini halka ulaşmak için araç olarak gören ---, bu konuda Şinasinin yanında yer alır. Bu tutumuyla halk dilinin edebiyat eserinde Şinasi'den sonraki asıl temsilcisi olur. Onun sayısı büyük yekûn tutan hikaye ve romanları halk söyleyişinin yanında onun hayatını da geniş şekilde yansıtan yapıda karşımıza çıkar. Halkı eğitmek için her konuda ansiklopedik bilgiler vermesi de bu tutumundan ileri gelir.
Sami Paşazade Sezai'nin öykülerinin bulunduğu bu eser, Batılı anlamda, modern küçük hikaye türünün ilk örneğidir. Küçük olayları anlatan yazar, bu olayları güçlü bir dille dikkat çeken hikayelere dönüştürmüştür. Biri Alphonse Daudet'ten çeviri olmak üzere 7 öyküden oluşur. Tevfik Fikret bu öyküleri ''nuvellerimizin mebdei (romanlarımızın kaynağı)'' olarak niteler. Halit Ziya ise '' Bu eser beni çıldırttı. Sanat hayatımda bu eserden duyduğum zevke yetişebilecek bir eser yok.'' der.
Sami Paşazade Sezai'nin --- anlatısı trajik bir karakter taşır. Öyküde güzel Rum kızı Eftelya'ya aşık olan Paskal'ın platonik aşkı anlatılır. Eftelya'nın, Paskal'ın ölen köpeğine benzetmesidir. Eftelya'nın evlenmesi ve kocasıyla birlikte tiyatroya gelmesi Paskal'ın yıkımını hazırlar. Evinde kendini asarak hayatına son verir. Öyküde trajiği oluşturan, karakterlerin bedenleri ve arzuları rasındaki karşıtlıklardır. Paskal sevimsiz, Eftelya güzeldir. Sosyoekonomik olarak biri alt sınıfa, diğeri orta sınıfa mensuptur. Paskal Eftelya'yı platonik olarak sever, Eftelya onu gülünç bulur. Eftelya'nın evliliği, Paskal'ın mutluluk ihtimalini ortadan kaldırır. Son olarak, melodramın dozunu artıran ayrıntı, odasında dili dışarıda bulunan Paskal'ın hala taklit yapıyor sanılmasıdır. Bu öykü özelinde melodramın, okurda duygudaşlık yaratma imkanını genişlettiği gözlemlenir.
Tanzimat Dönemi hikayelerinde görülen;
I. Mekan olarak İstanbul dışına çıkılmaması
II. Kahramanların çoğu zaman tek yönlü ve iyilerin tamamen iyi, kötülerin de tamamen kötü olması
III. Olayların sonunda, çoğu zaman iyilerin ödüllerini, kötülerin ya da suçluların da cezalarını almaları
IV. Roman aracılığı ile bireyi eğitme ve topumu düzeltme amacı gözetilmesi
V. Siyaset, din, ahlak, felsefe ile ilgili üşünce ve bilgilerin ya olayın akışı durdurulup ya da olayların örülüşü içinde dolaylı olarak okuyucuya aktarılması
(I) Batılı anlamda hikaye, Türk edebiyatına 19. yüzyılda Tanzimat'la girmiştir. (II) İlk örneğini Ahmet Mithat Efendi Letatif-i Rivayat adlı eseriyle vermiş; Musameretname ile bu türü geliştirmiştir. (III) Sami Paşazade Sezai, Küçük Şeyler adlı eseriyle modern hikayeyi oluşturmaya başlamıştır. (IV) Bağımsız bir tür olma özelliğini ise Milli Edebiyat Dönemi'nde Ömer Seyfettin'le kazanmıştır. (V) Hikayenin Cumhuriyet Dönem'ine ulaşması ve edebiyatımızın Anadolu'ya açılması hususunda, Halide Edip, Yakup Kadri ve Refik Halit gibi tanınmış isimlerin katkısı büyüktür.
(...) Kitabın fiyatını sordum. '' Bir çeyrek'' dedi. Buna değerli olduğunu ispat için dahi cildin epeyce büyük olduğunu göstermeye başladı. ''Bu kadar eski kitabın yapraklarını kesip içine peynir koymaktan başka neye yarar? Bakkala versem yirmi para vermez.'' dedim. Vur aşağı, tut yukarı yetmiş paraya pazarlığı kestik ise de ikiliği verdiğim zaman güya Yahudi'nin iade edecek on parası bulunmadığından ondan da vazgeçmek lazım geldi.
Ben artık bütün kümesi unutmuştum yalnız bu mahpus çiftlerle meşgul oluyor, şu hicran devresinde onların biçare mecruh kalplerini hisse çalışıyordum. Zevrak'la Ebru'ya verilen yeni eşler, eşsizdirler. Kendilerinin mahremiyeti dairesine tahsis olunan yeni eşlere hemen sevda ihsas etmek gayretine düştüler: Gök mai, Ebru'nun etrafında kuyruğunu sürterek, göğsünü şişirerek yaşamak sevmek demek olduğunu izaha çalışıyor, yarı, muhteriz taşkınlıklarla Zevrak'ın boynunu gagalıyordu. Fakat ötekiler güya ağlıyorlardı. Kafesin köşesine büzülmüş, başlarını içeri çekmiş, ağır ağır kapanarak artık hayatı görmemek isteyen gözleri bulanmış, yemek içmek bile düşünmeyerek mateme uğramış bedbaht sevdalarına sakit yaşlar döküyorlardı.
Klasik devrenin hem şiir hem de nesir dili hayata uymayan kalıplaşmış ifadelerle dolu idi. Bunun için de ilk romanlarımızın dili, en az tekniği kadar iptidai idi. Dolayısıyla da toplum hayatının en küçük ocağı, nüvesi olan aileyi, aile fertleri arasındaki ilişkiyi anlatacak bir dilimiz malesef yoktu. Öte yandan kaplı bir toplum olan Türk toplumunda aile yapısına büyük bir mahremiyet hakim idi. Sevgi, aşk, ihanet, kıskançlık, kavga, sürtüşme her toplumun ailesinde de vardı. Ama bunun yayılması ve dışarıya aksetmesi ya hiç yoktu ya çok nadirdi. Hele bunun yazıya geçirilmesi ayıp telakki edilirdi. Bu durum mesela Servetifünun Dönemi'nde değişecektir. Fakat başlangıçta böyleydi.