9. Sınıf: Türk Dili ve Edebiyat - 2. Ünite : Hikaye - Yapı - Teknik - Hikaye Çeşitleri - Test Soruları
TestSorular'da sadece oturum açmış öğrenciler çözdükleri testlerden puan kazanabilir.
Yok benim amacım puan toplamak değil sadece kendimi geliştirmek istiyorum diyorsan, sorular seni bekliyor.
Eski Yunan ve Latin çağlarında bugünkü anlamıyla hikâye yoktu. Rönesans’tan sonra masaldan kurtulan ilk hikâyelerin — adlı eserde toplandığını görüyoruz. Bu sebeple çağdaş anlamda ilk hikâye örnekleri — bu eseriyle başlamış sayılır.
Dünya hikâyeciliğinde birbirinden oldukça farklı iki hikâye tekniği veya tarzı vardır: —
Gürültüden uyanınca işi anladı. Enfiyesini kimin çaldığını sordu. Hep bir ağızdan ahenkle:
- Bilmiyoruz, bilmiyoruz, dedik.
- Hepinizi falakaya çekeceğim.
- Bilmiyoruz, bilmiyoruz!
- Kimse söylemeyecek mi?
- Bilmiyoruz ki, bilmiyoruz ki!..
- Bilmiyorsunuz, öyle mi? Necip, git camiden falakayı çağır, çabuk.
Beş on dakika sonra falaka geldi. Korkunç bir sahne başlamıştı. Sopayı biri bırakıp biri alıyordu. Artık nöbetleşe falaka tutuyorduk.
I. — tarzı hikâyede olayın akışına önem verilmez. Hikâyenin bitmesi ile her şey bitmiş olmaz. Bize yeni ufuklar, yeni tasavvurlar aşılar. Kişiler tamamıyla tanıtılıp söylenmez, kişinin yaşama şartları, çevre ve zaman bize anlatılmaktan ziyade sezdirilir.
II. — tarzı hikâyeler, küçük bir roman gibi kurulmuştur. Bunlar başı, sonu ve düğümü olan olaylar üzerinde kuruludur. Olay mantıklı bir dizi halinde işlenmiş, okuyucuya pek hayat hakkı tanınmamıştır. Hikâye bitince kişilerin hayatı da sona ermiş gibidir
Tolstoy kendisiyle çağdaş olan Çehov ile ilgili olarak, “O adam, eline geçmiş olan boyaları hiç düşünmeden gelişigüzel vuruyor. Sanırsınız, o boyalar arasında hiçbir ilişki görünmez. Ama bir de uzaklaşıp baktınız mı şaşıverirsiniz. Önünüzde parlayan, bir daha unutmayacağınız bir resim vardır.” der
Beşiktaş’ta bir okulda çalışmakta olan bir Türk dili ve edebiyatı öğretmeni, 9. sınıf dersi çerçevesinde öğrencisi olan Büşra’ya “durum (kesit) hikâyesi” ile ilgili bir proje ödevi verir.
Hikâyeye romandan ayrı bir tür olarak bakılması çağımıza mahsustur. Nitekim 20. yüzyılın başlarına kadar hikâye için küçük roman ifadesi kullanılmıştır. Hikâye ile roman arasında bir yakınlık olabilir. Fakat bu yakınlık kabuk rengi birbirini andıran meyvelerin benzeyişi gibi sadece dış görünüşe dayanır. Biraz ilgilenince tatlarının ve kokularının farklı olduğu hissedilir. Hikâyede ve romanda olay, kişiler, çevre, zaman gibi yapı unsurları vardır. Fakat bunların ele alınış ve işleniş tarzının farklı olduğu unutulmamalıdır.
İnsanlarla bağdaşmak için filancanın bir denizaltıya atlayıp kuzey kutbuna gittiğini, geride kalan sevgilisinin acı haykırışlarla kendisini bir kuleden aşağı attığını yazmaya ne gerek var. Bunlar hep gerçekte görülmeyen sahte davranışlar. Kaleme alınan konular sade olmalıdır. Piyer Semenoviç, Maria İvanovna ile nasıl evlendi gibi... Hem sonra yok psikoloji tahlilleri, yok bilmem ne imiş!., bunlar hep özenti. Aklınıza ilk gelen başlığı koyun, kılı kırk yarmayın, tırnak, çizgi gibi işaretleri çok az kullanmaya bakın, gösteriştir bu. Benim işim anlatmaktır. Ancak onu başarabilirim. Yazar cıvıldayan bir kuş değildir. Hayalim, düşüncem ve sevdiklerim hikâyelerime yansımalıdır